22 Ağustos 2015 Cumartesi

Kafes kitap

06:10

Tür: Horror, Dystopia, Fiction
Goodreads Puanı: 3.93
Orijinal Adı: Bird Box
Sayfa Sayısı: 336
Baskı Yılı: 2015
Çeviri: Aslı Dağlı
Yayınevi: İthaki Yayınları

2014'ün en çok ses getiren, haftalarca kendi türünde Amazon'da 1 numarada kalan, 16 ülkeye satılan ve Universal Studios'un film haklarını aldığı Kafes, şimdi Türkçe çevirisiyle raflarda!

This Is Horror Ödülü - En İyi Roman
Michigan Notable Book Ödülü
Bram Stoker Ödülü - En İyi İlk Roman Finalisti
Goodreads En İyi Korku Romanı Finalisti
James Herbert Korku Ödülü Finalisti
Shirley Jackson Korku Ödülleri Finalisti

"Bir oturuşta ve parmakların arasındaki çıtırtılar hissedilerek okunması gereken bir kitap. Buna benzer bir korku öyküsü şimdiye kadar hiç anlatılmadı. Josh Malerman bu işi biliyor."
-Hugh Howey-

"Çok iyi, çok başarılı ve doğrudan yazılmış büyük bir takdirle okuduğum çarpıcı bir roman. Josh Malerman, işini hızlı konuşan ve ne yaptığını bilen bir meleğin edasıyla yapıyor."
-Peter Straub-

"Tüyler ürperten bir ilk kitap. Malerman okuyucuyu soğukkanlı ve acımasız anlatımıyla diken üstünde tutuyor. Hitchcock'un Kuşlar'ı, Stephen King'in en iyi işleri ve Jonathan Caroll'la karşılaştırılmayı hak eden sarsıcı bir macera."
-Kirkus Reviews-

"Stephen King hayranları bayılacak."
-Publishers Weekly-

Dışarıda bir şey var…

Görülmemesi gereken korkunç bir şey… Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor.

Malorie ve iki çocuğu, olayların başlangıcından beş yıl sonra hayatta kalmayı beceren bir avuç insan arasındaydı. Nehrin kenarındaki terk edilmiş bir evde çocuklarıyla yaşayan Malorie, ailesinin güvende olabileceği bir yere gitmenin hayalini kuruyordu. Fakat onları bekleyen yolculuk tehlikelerle doluydu. Tek bir yanlış hamle ölümlerine yol açabilirdi. Ve onları takip eden bir şey vardı.

Bu bilinmeyene doğru gözbağının karanlığında yaptığı yolculukta Malorie sık sık geçmişi hatırlıyordu. Bilinmez tehlikenin karşısında bir araya gelerek hayatta kalmaya çalışan, kendisini de aralarına kabul ederek onu da kurtaran ev arkadaşları teker teker aklına geliyordu: Bir zamanlar yabancı olan bir grup insanın birer birer kapısını çaldığı evde kurdukları ortak hayat... Ancak sağ kalan ve kapılarını çalan insanlar arttıkça ortaya yüzleşmeleri gereken bir soru çıkmıştı: Herkesin aniden delirdiği bir dünyada kime güvenilebilirdi?
(Tanıtım Bülteninden)


Korku türünde pek fazla kitap okumam ben. Hatta hiç okumam.  İlk ve son deneyiminden sonra, yaklaşık 2 sene kadar ışıksız uyuyamaz hale gelmiştim. Bu sebeple Kafes’de beni ürkütüyordu. Başlamamak için direndim ama sonunda kendime engel olamadım. İlk korku romanı maceramdaki gibi korkmadım gerçi ama korkudan ziyade gerilim yönü daha ağır basan bir kitap olduğu için de olabilir. Yine de bir kaç gecedir kitaptan kesitler görerek uyanıyorum. Yalnız benim bu türe karşı ayrı bir hassasiyetim olduğunu da unutmayalım lütfen. Yani sizlerin de aynı benim gibi etkilenip etkilenmeyeceğinizi bilemem.

Kitabın konusuna değinme ihtiyacı hissetmiyorum. Ben daha çok işlenişiyle ilgili konuşacağım. Kitaba başlamadan önceki ufak bir tereddüdüm vardı. 'Karakterin gözleri hep bağlıysa bana çevresini nasıl anlatacak? Sadece iç seslerini mi dinleyeceğiz, yoksa sürekli hatıralar arasında mı boğulacak?' Bu şekilde çıkmış olsaydı epey üzülürdüm. Çünkü kitabı merakla beklemiş, her ne kadar beni ürkütse de hevesle başlamıştım.

Malorie çok güçlü bir karakter. Tüm korkularına ve güvensizliklerine rağmen. Ve onu bu kadar güçlü kılan şey ise çocukları. Çocukları olmasa çoktan kafayı yerdi veya pes ederdi. Onlara verebildiği en iyi hayatı, en korunaklı hayatı vermeye çalışan bir kadındı.

Karakterin geçirmiş olduğu değişim ise çok ince işlenmiş. Bir anda ‘evet, artık yeni bir dünyadayız ve hemen buna uyum sağlamalıyız’ diyen bir karakter değil kesinlikle. Zamana bölünmüş bir değişimi okuyorsunuz. Gittikçe güçlenişini, kendi başına yetmeye çalışmasını. Çocuklarını yetiştirmek için kendisine ne kadar sert bir kabuk ördüğünü. Her şeye rağmen korkusunu bir türlü yenemediğini. Normal olan budur çünkü. Hayatımızın çok uzun bir süresini, gözlerimiz açık, dertsiz tasasız yaşarken bir anda alt üst olması durumunda birçoğumuzun vereceği tepkileri veriyor. Buda hikâyeyi daha gerçekçi kılıyor.

Hikâyenin özgün olması ve göz bağlarına rağmen yazarın bize ‘karanlıktan’ daha başka şeyler aktarabiliyor olması da ayrı bir başarıydı. Karakterlerin girip-çıktıkları her mekânı ve dünyanın yeni halini duyabiliyor, gözlerinizde canlandırabiliyorsunuz. Tabii her sayfada gözleri kapalı bir karakter de okumadığınızı dile getirmekte fayda var. :)

Kitapta havada kalan sorular da var. Veya yok da yazar bizi epey sinir edecek bir şekilde mi son yazdı bilemiyorum. Spoiler olmaması adına aklımdaki soruları elbette buraya yazamayacağım ama ikinci bir kitabı kesinlikle hak ediyoruz.

Korku romanı hastaları için Kafes'in onlara diğer kitaplara nazaran daha normal kalacağını söylemeliyim. Hiç korku romanı okumayanlar için ise iyi bir başlangıç olabilir diyorum. :) Çıtayı da çok fazla yükseltmeyin. Yükseltirseniz de 'vay efendim çok övdüler de kitabı ama öyle değilmiş, biz böyle bilmiyorduk' diyerek kitaba hak ettiği değerden daha azını vermeyin. :)

Bana kalırsa kitaba bir şans verin. Kaybedeceğiniz tek şey güzel rüyalarınız olacaktır! :)
Not: Kafes'i okuyup okumamakta hala kararsızsanız tanıtımına ve ön okumasına ulaşmak için şurayı tıklayabilirsiniz. :)