21 Temmuz 2015 Salı

Cuk Oturdu!

03:23


Üzücü bir haber... Yılmaz Özdil artık Sabahta yazmayacak. Haklı olarak, istifa etti.

Bizim güzel memleketimizin liderleri halen SANSÜR diye bağırıyorlar. Kendine yöneltilmiş kritikleri olumlu olarak kullanamayan insanlar zaten lider olamazlar. Biz halk olarak bunu biliyoruz. Hele kendilerine yönelik kalemleri kıran insanlar, hiçbir koltuğa layık değiller!

Tamam, gerçekler çok ağır geliyor. Anlıyorum.
Kalemi kırmakla o ağırlığa yük katıyorsunuz.
Bu memleket'e sansür hiçbir zaman yaramadı. Halkın sesi dinlenilmediği her sefer memleketin canı yandı.
Ama artık cağ değişti. Artık çağ, kitap cağı, baskı cağı değil. Artık cağ, "bilgi" cağı! Artık cağ eletronik cağı! Artık cağ küresel iletişim cağı!
Artık sansür teknolojiyle yeniliyor.

Bundan sonra burada her gun Yılmaz Ozdil'in yazdığı yazılardan parcaları, sansür alan yazısını göreceksiniz...

Işte istifasına sebep olan yazısı:

Voltran'ı oluşturmak istiyorlar,olan bu...

Televizyonda söyledik...
Anlamak istemeyenler var.
Bir de yazarak verelim...
Patronsuz gazete olmaz.
Burasının da bir patronu var:
Turgay Ciner.
Bunun aksini,ya Turgay Ciner söyler,ya da mahkeme...Gerisi hikayedir.

Helal süt emenler bilir...Evladına villa bırakmak zorunda değilsin illa.
Emanete,hıyanet olmaz.

Zaten bu nedenle,TMSF'nin buraya geçici olarak Medya Grup Başkanı'nı atadığı kişi bile,"ben aynı zamanda Turgay Ciner'in emanetçisi sayılırım,bir sandalyesi kırılsa,hesabını veremem" diyor.
Çünkü iş,yargıda.
Hep beraber göreceğiz.

Görüyorum,siz okurlar,bu medya işleriyle yakından ilgileniyorsunuz.Ne oluyor,ne bitiyor,merak ediyorsunuz...Eh,madem laf patronlardan açıldı.Ben de size,emanetle ilgili bazı öyküler anlatayım.
Yaşanmış öyküler...

Bir patron vardı,gazetesi en çok satan.
Padişah gibiydi...Bir de veziri vardı.
Bu vezirin kavuğu,cübbesi yoktu ama,robdöşambrı vardı...Gazetedeki devasa odasında banyo alıyor,yazıişleri toplantısında bile robdöşambr
giyiyordu.
Bir elinde mühür,bir elinde puro.
Padişah battı,kalpten gitti kahrından.
Vezir hala prestijli gazeteci.

Bir başka patron vardı.Dışardan geldi.Paraşütle.Cukka sağlam.Bir superman aldı yanına...Dedi ki,"beni de uçur..."
Bi uçtular...Patron battı.Malı mülkü yağmalandı.Otomobillerini bile arakladılar.Adam kendini bir adaya dar attı...
Superman köşe oldu,hala gazeteci.

Bir başka patron...
Gazeteler,televizyonlar,dergiler falan.Para gani.Ama bankası sakattaydı.Bir Batman buldu kendine,kötü adamlardan korusun diye...Korudu...Bir değil,iki bankası gitti.
Batman'in televizyonu var şimdi.

Ve, bir başka patron...Baktı ki,sivrisinekler,arılar çok,dalan dalana...O da kendine bir Spiderman buldu...Spiderman ilişki ağlarını kurarken,kader de ağlarını örüyordu...Patron battı,hapse girdi.
Spiderman gazete kurdu.

Ne tesadüf di mi?
Böyle bu işler.
Sıradan insanların,aklıyla,çabasıyla,samimiyetiyle,yüreğiyle büyüyenler...
Çizgi kahramanları gerçek sandılar.
Hatta o hale geldi ki...
Pokemonlar bile havaya giriyor artık.